İstanbul’da Emlak rayiç bedellerinin fahiş oranda attırılacak olması hususunda Şehir Plancısı ve Mimar Mustafa Erken, açıklama yaparak tehlikeye dikkat çekmiş hükümeti ve muhalefeti uyarmıştı.
Hükümet, mevcut tasarıyı geri çekerek yeni bir çalışma başlattı ve artışların makul sınırlara çekilmesi için çalışma başlattı.
Erken, yeni bir açıklama yaparak konunun önemine bir kez daha vurgu yaptı.
“Fahiş emlak rayiç artışlarına üst sınır masada; ama işimiz bitmedi” diyen Erken,
“İstanbul’da 2026 rayiç emlak değerlerindeki fahiş artışlara “emlak vergisi artışına üst sınır” düzenlemesini getirilmesini değerlendirirken tasarıdaki tehlikeliye tekrar dikkat çekti.

Erken, “Bu adım vatandaşın sesinin duyulduğunu gösteriyor ama hem hükümetin hem muhalefetin bu süreçteki sorumluluğu ortadan kalkmıyor.
28 ve 29 Ağustos 2025’te yaptığım üç ayrı açıklamada, 2026 yılı için belirlenen rayiç emlak değerlerindeki olağanüstü artışların hem vergi sistemini hem de konut piyasasını kilitleyeceğini söylemiştim.
O günlerde, 28 Ağustos’ta, İstanbul’un birçok bölgesinde rayiçlerin bir anda birkaç katına çıkarıldığını, bunun emlak vergisinden tapu harçlarına, veraset ve intikal vergisinden değerli konut vergisine kadar her kalemde vatandaşa ağır yük getireceğini anlattım.
Aynı açıklamada, 8 Eylül’ün dava açmak için son gün olduğunun altını çizerek vatandaşlarımızı haklarını aramaya davet ettim.
29 Ağustos’ta yaptığım ikinci açıklamada ise, 2022 yılında çıkarılan Emlak Vergisi Genel Tebliği’ni hatırlatarak, hükümete “aynı yetkiyi bugün de kullanın” çağrısında bulundum.
Devlet daha önce 2022’de, yeniden değerleme oranının yarısını esas alarak vatandaşı korumuştu.
Aynı yasal imkân bugün de var.
O gün açıkça söyledim: Bu yetki kullanılmalı, rayiç artışlarına üst sınır konulmalı.
Aynı gün yayımladığı üçüncü açıklamada ise, bu kez ana muhalefete seslenerek: Rayiçleri belirleyen takdir komisyonlarında belediyeler başkanlık ediyor. İstanbul’un 26 ilçesi muhalefette. Eğer gerçekten bu artışlara karşıysanız, komisyon toplantılarında şerh koyun, tutanaklara geçirin, vatandaşa açık açık ‘biz bu karara itiraz ettik’ deyin ifadelerini kullandım.
Yani hem hükümete, “yetkini kullan” dedim hem muhalefete, “masadaki sorumluluğunu üstlen” çağrısında bulundum.
Bugün gelinen nokta, itirazların boşa gitmediğini gösteriyor.
Son günlerde Meclis’e sunulacak torba yasa kapsamında, emlak vergisi artışlarına bir üst sınır getirilmesinin tartışılması üzerine bu gelişmeyi “gecikmiş ama önemli bir adım” olarak niteliyorum.
Bugün emlak vergisi artışına üst sınır getirilmesini konuşuyorsak, bu kendiliğinden olmadı. Vatandaşın tepkisi, açılan davalar, hazırlanan teknik raporlar ve kamuoyundaki tartışmalar bu noktaya gelinmesinde etkili oldu.
Bu durum, 28–29 Ağustos’ta yaptığımız uyarıların doğru olduğunu gösteriyor.
Ancak bu yeni durum kimseyi aklamıyor.
Hükümet açısından bakınca: Evet, sonunda sınırlama gündeme geldi ama keşke bu fahiş artışlar masaya konmadan, insanlar dava açmak zorunda kalmadan harekete geçilseydi.
Muhalefet açısından da tablo net: Komisyonlarda imza atan, şerh koymayan belediye temsilcileri varken, sadece sosyal medyada hükümeti suçlamak sorumluluğu ortadan kaldırmıyor.
%50 sınır konuşuluyor ama vatandaş dikkatli olmalı.
Basına yansıyan haberlere göre emlak vergisi artışına %50 ile %100 arasında bir üst sınır getirilmesi seçenekler arasında.
Burada özellikle vatandaşın beklentilerini gerçekçi tutması gerektiğini vurguluyorum.
Şu anda konuşulan şey, ödenecek emlak vergisinin artış oranına bir sınırlama getirilmesi.
Yani verginin bir anda 7–10 katına çıkmasının önüne geçilmesi, önemli bir nefes olur.
Ama rayiç değerlerin kağıt üzerinde ne olacağı da ayrı bir mesele.
O rakamlar tapu harcında, mirasta, değer artış kazancında tekrar karşımıza çıkabilir.
Bu nedenle, zamanında açılan davaların hâlâ kritik olduğunu belirtiyor.
Ben, ilk günden beri, sadece sosyal medya açıklaması yapmadım; kendi adıma ve danışmanlığını yürüttüğüm dosyalar için hukuki süreci başlattım.
Şunu net söyleyeyim: Davalar, bu işin sigortasıdır.
Yarın başka bir vergide ya da işlemde bu fahiş rayiçlerle karşılaşmamak için, bugün yargı yolunu kullanmak çok önemli.
Hem umut var hem takip sorumluluğu.
Gelinen son aşamayı “ihtiyatlı bir umut” olarak tanımlıyorum ama sürecin yakından izlenmesi gerekiyor.
Vatandaş açısından bakınca, bugün konuşulan üst sınır düzenlemesi bir umut ışığıdır. Ama bu iş, “nasıl olsa devlet bir şey yapar” denilerek kenara çekilecek bir konu değil.
Hem hükümetin nasıl bir metin hazırladığını, hem muhalefetin bu metne nasıl tavır aldığını, hem de yargının bu fahiş artışlarla ilgili ne karar vereceğini dikkatle izlememiz gerekiyor.
Şunu unutmamak lazım: Haklar genellikle bize hazır paket halinde gelmiyor.
Israrla itiraz eden, dava açan, sesini duyuran vatandaşlar olduğu için bugün “üst sınır” konuşuluyor.
Ben hem mesleki sorumluluğum gereği hem de bir yurttaş olarak bu süreci takip etmeye, gördüğüm yanlışları kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğim.” açıklamasında bulundu.