Endüstrileşen bir oyun, yayın hakkı gelirleri, sponsorluk anlaşmaları, forma satışları, her sezon başı gelen/giden onlarca futbolcu, harcanan milyon dolarlar ve aradan sıyrılan “sürpriz takımlar’’. Harcama artarken azalan heyecan! Türkiye Süper Liginde yapılan transfer harcamaları futbolumuzun uluslararası arenada prestijini artırmaya yetmiyor! Ne yapmalı? Tabii ki daha çok harcamalı. Pek çok kulübümüz bu stratejiyle yola devam ediyor.
Financial Times gazetesi KPMG’nin veritabanı üzerinden 69 kulübün 4 senelik bütçelerini inceleyerek yaptığı araştırmada şu sonuca varıyor; büyük harcamalar her zaman başarı getirmez!
Harcama/Başarı eğrisi baz alınarak yapılan değerlendirmeye göre Avrupa’da bütçesini en efektif kullanan kulüp Atletico Madrid. Kulüp benzer harcamalar yapan diğer takımlara göre saha sonuçları açısından çok daha başarılı. Geçtiğimiz sezon kadro yapılanması için harcanan tutar 137 m Euro. Bu rakam onları harcamada Avrupa’nın 8. Takımı yapıyor. Şampiyonlar liginde final oynamaları ve La Liga’yı 372 m euro harcayan Barcelona’nın 3 puan gerisinde bitirmeleri düşünüldüğünde bütçe kullanımındaki başarı daha net anlaşılıyor sanırım.
KPMG spor sorumlusu Andre Sartori harcamalarla saha sonuçları arasındaki ilişkiyi sihirli bir döngü olarak tanımlıyor; “Eğer sahada kazanıyorsanız taraftar ilgisi artıyor, sponsor ilgisi ve gelirler artıyor. Eğer gelirleri doğru yönetiyorsanız sahada kazanmaya devam ediyorsunuz ve sihirli döngü böyle devam ediyor.’’
İtalyanların efsanevi takımlarından AC Milan ve Inter Milan da bu eğriye göre kötü performans sergileyen takımlar arasında. Bu iki efsane takımın uluslararası arenadaki irtifa kaybı bir yana Serie A daki performansları da pek tatminkar değil. AC Milan son birkaç senede Avrupa kupalarına katılmakta pek istekli görünmezken, Inter Milan bu sene yılaşırı boy gösterdiği arenada grubunu son sırada tamamlayarak turnuvaya veda etti.
Konuya biraz daha derinlemesine yaklaşarak KPMG tarafından hazırlanmış farklı raporları inceliyoruz. Şirket, kulüpleri ticari verimlilik, popülarite, sportif potansiyel, yayın hakları gelirleri, stadyum faaliyetleri gibi 5 parametre üzerinden değerlendirmeye alıyor ve bir sıralama yapıyor.
Kriterlere göre Avrupa’nın 8 ayrı ülkesinden 32 elit kulüp ve bu 32 kulübün KPMG’ nin belirlediği işletme değerleri üzerinden sıralandığı tablolar;
Sıralamaya şöyle bir göz attıktan sonra hangi kulüplerin işletme değerlerini yani bir başka popüler deyişle marka değerlerini futbol sahasında koruyabildikleri ortaya çıkıyor.
Ülkemiz özelinde düşünürsek acaba hangi kulüpler sihirli döngüyü oluşturabildi? Son yıllarda Süper Ligin üst ve alt sırasındaki takımların kadro değerlerine bakıldığında harcama/başarı eğrisindeki orantısızlığın ligimizde had safhada olduğu görülüyor. Avrupa’daki pek çok orta ve üst düzey kulübün harcamalarına eşdeğer harcamalar yapan kulüplerimiz zaman zaman Avrupa kupalarına dahi katılamıyorlar. Ne yazık ki görece yapılan değerlendirmelerde 2-3 kat daha az bütçeyle kurulmuş takımları yenmek ya da ligi onların üzerinde tamamlamak başarı sayılıyor.
Öte yandan ortalama bütçelerle oluşturulmuş takımlar uluslararası kupalara katılma yarışında öne çıkıyorlar. Yukarda bahsettiğimiz 5 parametre üzerinden düşündüğümüzde gider-gelir dengesi ya da stadyum faaliyetleri açısından bazı kulüplerimiz öne çıkıyor. Örneğin son birkaç yılda aldığı istikrarlı sonuçlar ve Avrupa kupası macerasıyla birlikte Konyaspor’un, taraftar oranı veya kayda değer bir taraftar desteği olmadan İstanbul Başakşehir takımının Süper Lig’de giderek artan başarısı. Bu sonuçlar daha çok harcayarak başarmaya çalışan kulüplere karşı rasyonel harcamaların zaferidir.
Bu örnekler çoğaldıkça Süper Lig’de marka değeri ve uluslararası çapta takip edilme oranı artacaktır. Bunu yapabilen takımların yönetim başarısı yadsınamaz, hakları teslim edilmelidir. Fakat ligimizde Avrupa standartlarında harcama yaparak süper lig ortalamasında kurulan takımlara karşı verilen bu sınav ortalama bir Avrupa takımı karşısında asıl karşılığını buluyor. Yakın geçmişte Avrupa kupalarında aldığımız sonuçlar bunun en net kanıtı. Yani dünya ölçeğinde bir değer üretemiyoruz.
Harcama/başarı eğrisi baz alınarak bir değerlendirme yaparsak genelde bütçelerini efektif kullanmış kulüpler öne çıkıyor. Bir kulübün başarısı yaptığı harcama, sahada elde ettiği sonuç ve ortaya çıkardığı global değerle ölçülmedikçe kalıcı bir başarı meydana getiremeyiz. Bunu gerçekleştiremediğimiz sürece giderek büyüyen bu endüstride gerekli yeri ve payı alamayacağız. Özetle Avrupa’daki sihirli döngü bizde kısır döngü oluveriyor. Günübirlik zevklerden sıyrılıp daha rasyonel planlamalar yapmadıkça da bu kısır döngünün içinde oyalanmaya devam edeceğiz.