SON DAKİKA

En Son Nokta

Siyasi Cinayetlerde ve Karanlık Olaylarda FETÖ’nün İzi

Fetullah Gülen’in liderliğini yaptığı FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz’da gerçekleştirdiği darbe girişiminde yer aldığı gerekçesiyle, darbeci askerlerin yanı sıra birçok hakim, savcı ve polis amiri de tutuklandı.

Siyasi Cinayetlerde ve Karanlık Olaylarda FETÖ’nün İzi
Kategori: Genel - Bu haber 34.323 kez okundu.

Fetullah Gülen’in liderliğini yaptığı FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz’da gerçekleştirdiği darbe girişiminde yer aldığı gerekçesiyle, darbeci askerlerin yanı sıra birçok hakim, savcı ve polis amiri de tutuklandı.

15 Temmuz darbe girişimine katılan askerlerin birçok cinayet ve kumpas davalarında rolü olduğuna dair güçlü iddialar ortaya çıktı. Darbe girişiminde yer aldığı gerekçesiyle tutuklanan veya yurt dışına kaçan hakim, savcı ve polis amirlerinin yürüttüğü dava ve soruşturmalarda da birçok karanlık nokta yer alıyor. Darbeci hakim ve savcıların baktığı davalar ve ilişki kurduğu soruşturmaların eksik incelendiği veya örtbas edildiği açıkça görülüyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmaris’te bulunduğu otele saldıran Astsubay Aydın Özsıcak, BBP eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldürülmesine ilişkin davanın da sanığı. Erdoğan’ı infaz etmek için kurulan ekipte yer alan ve tutuklanan Özsıcak, Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterinin kara kutusunu çalmak ve uçuş bilgilerini yok etmekle suçlanıyor.

Balyoz davasında askerlere kumpas kurulduğu iddiasıyla yürütülen soruşturmada bir numaralı şüpheli olan Cumhurbaşkanlığı eski Muhafız Alayı Komutanı Kurmay Albay Muhammed Tanju Poshor da Kosova’daki NATO birliğinde görevli iken 14-17 Temmuz’da izin kullandığı, 15 Temmuz darbe girişimine katılıp TRT baskınını yapan grubu yönettiği gerekçesiyle tutuklandı.

Hrant Dink cinayeti sırasında yüzbaşı olan ve olay yerindeki jandarma istihbarat görevlileriyle telefon trafiği belirlenen Albay M.D. de 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle cezaevinde.

24 Kasım 2015’te Rus uçağını düşüren pilotların da 15 Temmuz darbe girişime katıldığı ifade ediliyor. Söz konusu iddia araştırılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’le görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrasında içeri alınanlar arasında malum o pilotlardan da var. Şimdi bu pilotlarla ilgili olarak bizim bir değerlendirmeye girmemiz doğru olmaz. Konu yargı sürecindedir” ifadelerini kullandı.

Bu yazıda FETÖ soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve firar eden isimlerin geçmişe dönük siyasi cinayetlerdeki bağlantıları üzerine iz sürmeye çalışacağım. Burada 2000’li yıllardaki cinayetler üzerinde durulacak. Başka bir çalışmada da FETÖ ile 90’lı yıllarda işlenen cinayetler arasındaki ilişki irdelenebilir.

NECİP HABLEMİTOĞLU CİNAYETİ (18 ARALIK 2002)

Cumhuriyet gazetesi yazarı Necip Hablemitoğlu’nun Fetullah Gülen’i eleştiren kitap yazdığı gerekçesiyle öldürüldüğüne dair son dönemde yeni iddialar ortaya çıktı. FETÖ soruşturmalarında tutuklu bulunan polis amiri Yurt Atayün’ün, Ankara Emniyet Müdürlüğünde görevli olduğu dönemde Hablemitoğlu cinayeti soruşturmasını eksik yürüttüğü öne sürülmüştür. Ayrıca soruşturmaya ilişkin raporların kaybolduğu, cinayet günü bölgede bulunan polislerin de bölgede oturmadıkları saptanmıştır.

FETÖ’nün Türkiye sorumlusu olduğu ifade edilen Mustafa Özcan’ın, Hablemitoğlu’nu aradığı ve kendisini tehdit ettiği basına yansımıştır. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu iddiaların ardından dosyayı yeniden açmıştır. Necip Hablemitoğlu, 2001 yılında yayımlanan Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası adlı kitabında; Türkiye’de faaliyet gösteren Konrad Adenauer, Friedrich Ebert ve Heinrich Böll adlı vakıfların bağlantılarını deşifre etmiş, söz konusu vakıfların altın madenlerine yönelik ilgisini anlatmıştır. Alman şirketleri tarafından işletilen Bergama’daki altın madenleri şaibeli bir şekilde FETÖ’nün finans kaynağı olan iş adamı Akın İpek’e geçmiştir.

Necip Hablemitoğlu, ölümünden sonra yayımlanan Köstebek adlı kitabında Fetullah Gülen grubunu eleştirmiş ve “Türkiye’nin yüz yüze olduğu en tehlikeli tehdit odağıdır. Örgütlenme modeli itibarıyla Türkiye’de bir eşi yoktur… Örgütlenme modeli olarak CIA denetimindeki Moon Tarikatı ile benzeşmektedir…” ifadelerini kullanmıştır.

DGM savcısı olduğu dönemde Necip Hablemitoğlu’nun otopsisine katılan CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Hablemitoğlu’nun katilinin şu anda FETÖ’den tutuklu bir Emniyet Müdürü olduğunu belirterek, “Bunu ben de biliyorum, devlet de biliyor. İki kurşundan biri gözü, diğeri kafasının üzerinden girmişti. İkinci kurşun yere düşerken sıkılıyor. Vuruluş itibarıyla bir profesyonelin yaptığı saptandı” ifadelerini kullanmıştır.

DANIŞTAY SALDIRISI (17 MAYIS 2006)

Ergenekon davasının temelini oluşturan Danıştay saldırısı, FETÖ tarafından örtbas edilen bir diğer davadır. Danıştay davası üzerinden Ergenekon davası temellendirilmiştir.

Alparslan Arslan tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen, Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in yaşamını yitirdiği saldırının kilit ismi; FETÖ yapılanmasında aktif olarak görev yapan polis amiri Bayram Özbek’tir. Özbek üzerinden Danıştay davası şekillenmiş, Ergenekon davasının startı verilmiştir.

Bayram Özbek, Elazığ Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Vekili olduğu dönemde, Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan’ın evinde arama yaptırmamış, İdris Arslan ve anne Hatice Arslan’ı Ankara Emniyet Müdürlüğüne ifadeye götürmüştür. Özbek, emekli General Veli Küçük ve eski Yüzbaşı Muzaffer Tekin’in, Alparslan Arslan’la cinayeti işlediğine yönelik ifade vermesi için İdris Arslan’a baskıda bulunmuştur.

İdris Arslan, Danıştay saldırısından üç gün sonra (20 Mayıs 2006 tarihinde) Ankara Emniyet Müdürlüğünde verdiği ifadede, “Oğlumuzun Vatansever Güç Birliği Hareketi ile Veli Küçük ve Muzaffer Tekin’in baskı ve tehdidi ile ancak böyle bir cinayet işleyeceğine kanaat getirdik” ifadelerini kullanmıştır. Müfettiş olan İdris Arslan’ın Danıştay saldırısının fail veya faillerini saldırıdan üç gün sonra çözmesi imkansızdır.

Bu ifade Danıştay saldırısı ve Ergenekon davasıyla bağlantı kurulması için verilen ifadedir. Polis amiri Bayram Özbek’in telkinleriyle İdris Arslan’ın verdiği ifadenin ardından Veli Küçük ve Muzaffer Tekin üzerinden Ergenekon davası başlatılmıştır. Aynı zamanda hattat olan Bayram Özbek, Danıştay saldırısının ardından Alparslan Arslan’ın ailesine, iç yüzeyinde “Bu da geçer ya hu”, arkasında ise “Bayram’dan sevgilerle” şeklinde kaligrafik yazılar bulunan bir çini tabak hediye etmiştir.

Bayram Özbek FETÖ’nün kara kutusudur. FETÖ/PDY’nin Tahşiyecilere kumpas kurduğu iddiasıyla açılan davada da sanıktır. Özbek, Fetullah Gülen’in talimatı ile kişi ve kuruluşların hedef gösterildiği ve Samanyolu TV’de yayımlanan “Tek Türkiye” ve “Kollama” dizilerinin konsept danışmanlığı, diyalog yazarlığı ve senaristliğini yapmıştır. Bu dizilerin Karanlık Kurul diyaloglarından da sorumludur.

Bayram Özbek, sahte isimle sızdığı Çağdaş Eğitim Vakfı’nda görevli iken (ÇEV) Fetullah Gülen’e dava açan Nuh Mete Yüksel’in kasedi bulunmuştur. Kasedin çıkmasının ardından Nuh Mete Yüksel görevden alınmış, Fetullah Gülen’in davası düşmüştür. Bayram Özbek, Ankara DGM’de Fetullah Gülen aleyhinde tanıklık yapacak üç ismi de susturmuştur.

Fetullah Gülen’in yeğeni Kemalettin Gülen’in; Danıştay saldırısından üç gün önce Alparslan Arslan’la görüşen avukat Hilmi Öztürk’ü olayın hemen ardından yanına alması ve aynı ofiste çalışması, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından dikkate alınmamıştır. Ergenekon davasıyla 23 iddianame birleşmiş ancak Danıştay saldırısındaki organizasyonu ortaya çıkaracak OYAK davası mahkeme tarafından ayrı tutulmuştur.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısını organize eden kişi veya kişileri ortaya çıkarmamıştır. Mahkemenin gerekçeli kararında bile Alparslan Arslan’ın Ergenekon sanıklarıyla bağını gösterecek belgenin çıkmadığına dikkat çekilmiş ve “Bilindiği gibi bu davadaki en önemli eylemlerden biri Danıştay saldırısını gerçekleştiren sanık Alparslan Arslan’ın eylemidir. Sanıklarda yapılan aramalarda ele geçen dijital ve yazılı hiçbir belgede sanık Alparslan Arslan’ın işlediği bu eylemle sanıkların arasında bağı gösterecek bir belge ele geçmemiştir” denilmiştir. Mahkeme söz konusu tespitine rağmen Ergenekon sanıklarına Danıştay saldırısı üzerinden yüksek oranda ceza vermiştir.

BAYRAM ALİ ÖZTÜRK CİNAYETİ (3 EYLÜL 2006)

Fetullah Gülen tarafından gündeme getirilen dinlerarası diyalog çalışmalarına ve hoşgörü kavramına karşı konuşmalar yapan Bayram Ali Öztürk, Fatih İsmailağa Camii’nde sabah namazının ardından cemaate vaaz ederken bıçaklanarak öldürülmüştür.

Dört yabancı dil bilen ve İsmailağa cemaatinin lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yerine geçeceği ifade edilen Bayram Ali Öztürk’ün cinayet soruşturması FETÖ/PDY’nin savcıları tarafından on yıldır davaya dönüştürülmemiştir.

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2006 yılından 2011 yılına kadar 2006/20669 sayılı dosya numarasıyla yürütülen soruşturmada üç kez savcı değişmiştir. Bu süre içerisinde Bayram Ali Öztürk’ü katleden Mustafa Erdal’ın cinayet öncesi kimlerle konuştuğu ve kimlerden emir aldığını ortaya çıkaracak telefon kayıtları incelenmemiştir. Cinayetin işlendiği İsmailağa Camii’nin çevresindeki dükkan ve Çarşamba Karakolu’nun güvenlik kamera kayıtlarına el konulmamış, caminin üç güvenlik görevlisinin olay günü orada bulunmaması dikkate alınmamıştır.

Soruşturma sırasıyla özel yetkili savcılar Süleyman Pehlivan, Cihan Kansız ve Salim Duran’a devredilmiş ancak üç savcı da cinayeti aydınlatmamıştır. Yargıtay üyesi olan Süleyman Pehlivan, FETÖ’nün darbe girişiminin ardından tutuklanmış, Cihan Kansız ve Salim Duran da yurt dışına firar etmiştir.

 HRANT DİNK CİNAYETİ (19 OCAK 2007)

Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in FETÖ’nün ihmali sonucu öldürüldüğüne dair önemli iddialar vardır. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat eski Daire Başkanı Ramazan Akyürek’in Trabzon Emniyet Müdürü, Ali Fuat Yılmazer’in de İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü olduğu dönemde; Hrant Dink’in öldürüleceğine yönelik istihbarat on bir ay boyunca gizlenmiştir. Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast takip edilmesine rağmen gözaltına alınmamıştır. Ramazan Akyürek; Yasin Hayal ve Ogün Samast’ın takip edildiğine yönelik rapor ve evrakları yok etmek istemiş ancak başarılı olamamıştır.

FETÖ/PDY, Hrant Dink cinayetinin ardından kendilerine engel olarak gördükleri İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i görevden almış ve yerine Ali Fuat Yılmazer’i getirmiştir. İstanbul Emniyet Müdürlüğünde yasa dışı kurulan C-5 Şubesi üzerinden Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları başlatılmıştır. Hrant Dink’in ölümünde ihmali bulunan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, FETÖ/PDY’nin yöneticisi olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştır.

Aralarında dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Astsubay Veysel Şahin, İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Astsubay Ecevit Emir’in de bulunduğu 14 kişi FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanmıştır. Aynı soruşturmada Fox TV Haber Müdürü Ercan Gün ve Trabzon Jandarma İstihbarat eski Şube Müdürü Metin Yıldız da tutuklanmıştır.

Hrant Dink’in öldürülmesinde örgüt olmadığı yönünde karar veren mahkeme heyetinin tamamı 15 Temmuz darbe girişiminin şüphelisidir. HSYK tarafından açığa alınan eski İstanbul Özel Yetkili 14. Ağır Ceza Mahkeme Heyeti Başkanı Hakim Rüstem Eryılmaz ile üye Hakim Mustafa Başer FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmış, üye Hakim Hadi Çağdır hakkında tutuklanmasına yönelik karar çıkmıştır.

MUHSİN YAZICIOĞLU’NUN ÖLÜMÜ (25 MART 2009)

Büyük Birlik Partisi’nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve beş kişinin hayatını kaybettiği helikopterin düşmesine ilişkin soruşturmanın bazı şüphelilerinin 15 Temmuz darbe girişiminde aktif rol alması dikkat çekicidir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı otele operasyon yapan suikast timinin içinde yer alan Kara Havacı Yarbay Davut Uçum ve Astsubay Aydın Özsıcak’ın aynı zamanda Muhsin Yazıcıoğlu ve beş arkadaşına mezar olan helikopterdeki Argus5000 CE ve SKYMAP (kayıt yapma özelliğine sahip) cihazlarını çalan isimler olduğu ortaya çıkmıştır.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun TC-HEK tescil işaretli helikopteri düştükten 3 gün sonra bulundu. Helikopter enkazının bulunduğu sıralarda Kara Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Skorsky tipi bir helikopter kara saplandı. Skorsky’nin kara saplandığı nokta Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopterinin 200 metre kadar aşağısında yer almaktaydı. Skorsky helikopter için Kara Kuvvetleri Komutanlığı üç kişilik kaza kırım ekibi oluşturdu. Bu ekibin içinde Davut Uçum ve Aydın Özsıcak da bulunuyordu. Uçum ve Özsıcak, Skorsky helikopterle ilgilenmeyip, Yazıcıoğlu’nun helikopterinde faaliyet halinde bulundular ve hayati öneme sahip cihazları çaldılar.

Aydın Özsıcak, 7 ay tutuklu kalmasına rağmen cihazların akıbetine yönelik en küçük bir ipucu vermemiş ve “Cihazları hatıra olarak çaldım” ifadelerini kullanmış, hatıra olarak çaldığı cihazları adli makamlara teslim etmemiştir. Davut Uçum da savcılık sorgusunun ardından serbest kalmıştır. Davut Uçum ve Aydın Özsıcak, Erdoğan’ı Marmaris’te kaldığı otelde öldürmeye giden ekibin içinde de yer almış ve tutuklanmıştır.

Helikopter düştükten 1,5 saat sonra “Helikopter enkazına ulaşıldı, Yazıcıoğlu’nun bacağı kırık ambulans ile hastaneye götürülüyor” şeklinde kamuoyunu yanıltan bilgi notu düzenleyen Kahramanmaraş Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde görevli emniyet amiri Dursun Özmen de 15 Temmuz darbe girişimi kapsamında tutuklanmıştır.

Soruşturmaya bakan dönemin Özel Yetkili Malatya Cumhuriyet savcıları da 15 Temmuz darbe girişiminden sonra açığa alınmış ve tutuklanmıştır. Helikopterin düşmesinin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen helikopterin nasıl düştüğü hala bulunamamıştır.

Helikopterin nasıl düştüğünün bulunabilmesi için helikopterin içinde seyahat edenlerin kanlarındaki karbonmonoksitin nasıl oluştuğunun bulunması hayati önem taşımaktadır. Karbonmonoksitin oluşumunun ise helikopter düştüğü sırada, Yazıcıoğlu’nun tepesinde olan F-16’ların etki etmiş olabileceği de iddia edilmektedir. Söz konusu F-16 pilotlarının 15 Temmuz darbe girişimine katılan pilotlar olup olmadığı da araştırılmaktadır.

KAŞİF KOZİNOĞLU’NUN ÖLÜMÜ (13 KASIM 2011)

Oda TV davasında tutuklu yargılanan MİT Dış Operasyonlar Dairesi Başkanı Kaşif Kozinoğlu’nun ölümünün de şaibeli olduğu ifade edilmiştir. Kozinoğlu’nun, Oda TV davasının ilk duruşmasında (22 Kasım 2011) paralel yapılanmaya ilişkin önemli bilgiler vereceği basına yansıdıktan sonra ölmesi dikkat çekicidir. Kozinoğlu cezaevinde kendi el yazısıyla kaleme aldığı notlarda Gülen okullarındaki müdürlerin CIA’ya rapor verdiğini ifade etmiştir. Kozinoğlu yurt dışında faaliyet gösteren FETÖ okullarını eleştiren raporu da Milli İstihbarat Teşkilatı’na sunmuştur. Kozinoğlu duruşmaya on gün kala Silivri Cezaevi’nde rahatsızlanmış, Silivri Devlet Hastanesi’ne giderken yolda vefat etmiştir.

HAYDAR MERİÇ CİNAYETİ (31 MAYIS 2011)

Gazeteci Haydar Meriç, Fetullah Gülen aleyhinde kitap yazacağını söylemesinden sonra kaçırılarak öldürülmüştür. 31 Mayıs 2011 tarihinde kaçırılan Haydar Meriç’in cesedi 18 Haziran 2011 tarihinde Düzce Akçakoca açıklarında bulunmuştur. Haydar Meriç düzmece bir raporla, sol terör örgütü mensubu olarak dinlemeye alınmış ve bu süreçte kaçırılmıştır. Olayla ilgili delillerin karartıldığı gerekçesiyle FETÖ üyesi dokuz polis tutuklanmıştır.

ULUDERE KATLİAMI (28 ARALIK 2011)

Şırnak Uludere’de 34 köylünün F-16 savaş uçaklarının bombardımanıyla hayatını kaybettiği katliamın fail veya failleri ortaya çıkarılamamıştır.

Irak’tan Türkiye’ye mazot ve sigara getiren köylülerin PKK’lı olduğu yönündeki yanlış istihbaratın ardından katledilmesinde birçok karanlık nokta vardır.

FETÖ’nün yayın organı olduğu gerekçesiyle kapatılan Taraf gazetesi, söz konusu katliamı MİT’e yıkmak istemiş, Hakan Fidan hedef alınmıştır. Söz konusu olayda MİT’in ihmali olduğu yönünde tek delil bulunamamıştır.

15 Temmuz darbe girişimin ardından eski Uludere Hudut Tabur Komutanı Jandarma Binbaşı Hüseyin Erten’in FETÖ üyesi iddiasıyla gözaltına alınması dikkat çekicidir. Erten’in, Şırnak Uludere ilçesindeki savaş uçaklarına bombardıman talimatı için istihbarat verdiği basına yansımıştır.

Askeri Savcılığın Ocak 2014’te takipsizlik kararı verdiği Uludere katliamına ilişkin yargılamanın yeniden yapılması, 15 Temmuz darbe girişimine katılan pilotların söz konusu olayla ilgili bağlantılarının araştırılması gerekmektedir.

RUS UÇAĞININ DÜŞÜRÜLMESİ (24 KASIM 2015)

15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ üyesi pilotların kullandığı F-16’lar, Cumhurbaşkanı Külliyesi’nin önünde bulunan sivillere iki bomba atmış, 5 kişi hayatını kaybetmiştir. Aynı gece TBMM, Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Daire Başkanlığı ve Ankara Emniyet Müdürlüğü de bombalanmış, 47 polis şehid olmuştur.

Bu katliamın ardından 24 Kasım 2015 tarihinde Suriye sınırında Türkiye hava sahasını ihlal eden SU24 tipi bir Rus savaş uçağını düşüren F-16 pilotları da FETÖ üyeleriyle bağlantısı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, El Cezire televizyonuna verdiği mülakatta, Rus uçağının düşürülmesinde FETÖ’nün rolü olup olmadığına ilişkin soruya cevap vermiş ve “İnanıyorum ki yargı da bununla ilgili şüphe duymuş olacak ki bu pilotlar gözaltına alındı. Biz bu olayın ya da bu insanların bağlantılarının bununla bir alakası var mı, yok mu bunları bilemiyoruz. Ama Pensilvanya’yla bu pilotların bağlantısı olabilir. Şu an gözaltındalar ve yargı bunun sonucunu ortaya  çıkaracaktır” ifadelerini kullanmıştır.

Rus savaş uçağının düşürülmesi, Türkiye ve Rusya arasında siyasi ve ekonomik krize yol açmıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Haziran 2016 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e mektup göndermiş, Rus uçağının düşmesiyle ilgili derin üzüntü duyduğunu açıklamıştır. Erdoğan, 9 Ağustos 2016 tarihinde de St. Petersburg’ta Putin’le bir araya gelmiş, Türkiye-Rusya arasındaki ilişkilerin normale dönmesine yönelik adımlar atılmıştır.

FETÖ hakkında devam eden yargı sürecinde tüm bu cinayetler ve olaylarla ilgili yeni bilgilerin ortaya çıkacağı muhakkaktır.

Kenan KIRAN

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER
SON DAKİKA
Üzgünüm, bunu yapmana izin verilmiyor.