Freni patlak kamyon gibi borçlanarak giden başta “dört büyük” futbol kulübü olmak üzere borcu olmayan dördü dışında Süper Lig kulüpleri devlet kapısına düştü!
ZİRAAT BANKASI’NIN KURULUŞ AMACI VE MİSYONU NEYDİ?
Sonuçta TFF devreye Ziraat Bankası’nı soktu ve kulüplerin borçlarının bu banka nezdinde yeniden yapılandırılması için “devlet baba”ya sığındı! Cumhurbaşkanı Erdoğan ve bakan damadının desteğiyle TFF ile Türkiye Bankalar Birliği anlaştı. Buna göre kulüplerin başka bankalara ve kurumlara borçlarını Ziraat Bankası üstlenecek ve bu borçlar Ziraat Bankası’nca ödenecek. Kulüpler ise borçlarını taksitler halinde Ziraat’e ödeyecek.
Bu noktada Ziraat Bankası’nın kuruluş amacı ve işleviyle futbola kol kanat germesi arasındaki orantısızlık da bir başka tartışmalı alanı oluşturuyor. Tarım, ziraat ve hayvancılığa sahip çıkmak, çiftçiyi desteklemek için kurulan Ziraat Bankası şimdi top peşinde koşacak! Futbol kurtulsun, kulüpler düze çıksın, can çekişen Türk futbolu, Süper Lig kendine gelsin de neden Ziraat Bankası eliyle?
BELİRSİZLİKLERLE DOLU BİR SÜREÇ
Süreç nasıl işleyecek? Şunu biliyoruz; kulüpler 21 Ocak’a kadar borçlarını Ziraat’e bildirecek… O kadar… Faizler ne olacak, borçlar ne kadar vadeye yayılacak? Fiilen konkardota ilan ederek Ziraat’e başvuran kulüplerin bundan sonraki mali süreçleri nasıl işleyecek? Kulüpler teminat olarak ne sunacak? Kulüpler yeterli, borç ödeyecek gelir elde edemezse ne olacak? Kayyum mu atanacak? Kuralları kim koyacak? Bu kurallara uymayan kulüplere ne gibi yaptırımlar uygulanacak? Yoksa kulüplerin başına önümüzdeki süreçte iktidarın adamları mı yerleşecek? Bu soruların yanıtını kimse bilmiyor!
AVRUPA’NIN ALTINCI BÜYÜK FUTBOL EKONOMİSİ ÇOK ZORDA
Türk futbolun ekonomik büyüklüğü 3-4 milyar lira iken kulüplerin borcu toplamda 15 milyar civarında! Alacaklar ve varlıklar borçları karşılamaktan uzak… Gelir, sadece neredeyse naklen yayın geliri… Ticari gelirler yok denecek kadar az. Stada ve formaya sponsor bulabilen kulübe aşk olsun. Tribünler bomboş! Üç büyük takım dışında seyirci ortalaması 3-4 binler dolayında. Giderler ise devasa.
TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in “kurtuluş” olarak sunduğu çözümün bir “çöküş” olmayacağının hiçbir garantisi yok! Öteyandan, önümüzdeki yerel seçimde İstanbul ve Ankara’yı mutlaka elinde tutup rejimini onaylatmak isteyen iktidarın bir “yerel seçim yatırımı” olarak da görmek mümkün futbolda atılan adımı.
KALICI BİR ÇÖZÜM NASIL OLUR?
Oysa ‘konkardoto’ ilan etmeden de Türk futbolu kurtulabilir-di. Mali disiplin için öncelikle Göztepe Başkanı Mehmet Sepil’in birkaç yıldır üzerinde durduğu, araba devrilmeden yol gösterdiği gibi; kulüp başkanlarının borçlanmada müteselsil kefil olması şart. Tabii bu yetmez… Kulüplerin naklen gelir yayını dışında ticari ve sponsorluk gelirlerini geliştirmesi, çeşitlendirmesi kaçınılmaz. Kaynakların etkin kullanımı, altyapıya yönelme, şirketleşme, kulüplerde profesyonel yönetici istihdamı, denetime açılma olmadan kalıcı bir çözüme ulaşmak mümkün değil. Bu çerçevede yabancı yatırımcının gelmesi -ki, bunun için ülkede siyasi istikrar ve hukuksal güvenirlilik şart. Siyasi istikrar demek, aynı zamanda aşırı gerilim ve kutuplaşma olmaması demek- de oldukça önem taşıyor. Yine Göztepe Başkanı Sepil’in önceki gün belirttiği gibi, “Türkiye, Avrupa’nın önemli liglerinden biri. Buna rağmen hiçbir takımda hiçbir yabancı yatırımcı yok. Yabancı yatırımcının gelmesi Türk futbolunda milat olacaktır.”
Tabii Sepil, yabancı yatırımcının gelmesi için yukarıda değindiğim koşullar dışında ilave olarak neler arayacağını da kendilerinin bu konuda avantajlı olduğunu da not ederek ekliyor: “Yabancı yatırımcı iyi idare edilen, finans tablolarını rahatlıkla göreceği, taraftarı ve camiası olan kulüpler ister.”
GÖZTEPE MODELİ GERÇEKÇİ GÖZÜKÜYOR
Doğrusu Sivasspor ve Kasımpaşa’nın iç dünyasını pek bilmiyorum, borçsuzluğu nasıl başardıkları hususunda bilgim yok. Tabii Başakşehir’in hükümet yönlendirmesiyle, desteğiyle gelen sponsorlarla ayakta durabildiğini -tribün geliri, taraftarı da yok!- rahatlıkla not edebilirim. Göztepe, “A.Ş.” yapısıyla ve Başkan Sepil ve ekibinin mali disipline önem veren tutarlı yönetimiyle ve doğru hedefleriyle bağımsız olarak ayakta duran bir kulüp. Hem de halihazırda kendi stadı olmayan tek kulüp olduğu halde!
BUNUN ADI MAALESEF İFLAS!
Süper Lig’de devre arasında eskisi gibi flaş yabancı transfer yok! Yerli transfer de çok az henüz. Belki az sayıda yerli transfer, altapıya yöneliş ve takaslarla tamamlanacak ara transfer. Takımlar yarralanamadığı oyunculara da yönelecek devre arası kampında. Eski defterler açılacak! Çünkü iflas var büyük ölçüde, iflas! Örtülü konkardoto var! Türk futbolu zaman zaman şike batağına, cemaat batağına vb. battı! Ama mali olarak bu kadar yere serilmemişti.
GELECEK SEZON İÇİN ÖNERİM
Umarım alınan önlemlerle Süper Lig ve tabii Milli Takım yeniden ayağa kalkar. Türk takımları, Ay Yıldızlı Milli Takım yeniden Avrupa’da, Dünyada söz sahibi olur. Umarım, TFF altyapı düzeni için de düğmeye basar mali süreç gibi. Aynı zamanda bir dahaki sezondan itibaren yeni bir yabancı futbolcu rejiminin de. 14 yabancı yerine 4+3 olabilir. Geldiğinde 29 yaş ve U-21 ve A Milli Takımlar düzeyinde en az 25 kez milli olma koşulu da getirilmelidir yabancı rejiminde. Bir dahaki sezon şöyle bir ilk on bir ve yirmi bir hayal ediyorum: İlk onbirde-sahada en fazla 4 yabancı, kulübede en fazla 3 yabancı; ilk onbirde 21 yaş altı 1, kulübede en az 3 futbolcu.
M. Ayhan Kara