Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti İl Başkanları toplantısında konuştu, 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını değerlendirdi ve bu seçimlerin yeni yönetim sistemine geçişin miladı olduğunu söyledi. Milletvekilliği seçim sonuçları ile Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucu arasındaki farka işaret ederek, partisinin teşkilatına uyarılarda bulunan Erdoğan, “Kusura bakmayın bu millet şamar oğlanı değil. Bir oy verir, iki oy verir ondan sonra da kenara koyar” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması satır başlarıyla şöyle:
“YSK tarafından önceki gün kesin sonuçları açıklanan seçimlerin ülkemiz milletimiz ve partimiz için bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum. Cumhurbaşkanlığında yurt içinde 25 milyon 436 bin 238 vatandaşımızın yurt dışında 807 bin 974 ve gümrüklerde 9 bin 293 olmak üzere, toplam 256 milyon 303 bin 823 oy aldık.
Milletvekili seçiminde ise, toplam 21 milyon 338 bin 693 oy alarak yüzde 42,56’lık bir oran elde ettik. MHP ile kurduğumuz cumhur ittifakı olarak da yüzde 53,66’lık bir oy oranıyla ki yüzde 54 demektir bu. Seçimden açık ara birinci olarak çıktık.
Bu sonuçlara göre AK Parti olarak 295 milletvekili, cumhur ittifakı olarak ise 344 milletvekili ile seçimi tamamladık. Tüm arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. 24 Haziran seçimleri sürecinde canla başla çalışan 81 ildeki adaylarımıza, il ve ilçe teşkilatlarımıza, sandıklara sahip çıkan müşahitlerimize, partimize gönül vermiş tüm kardeşlerime teşekkürlerimi sunuyorum.
‘Bu seçimler milattır’
Bu seçimler aynı zamanda yeni yönetim sistemine geçişin de miladıdır. Türkiye bugüne takdir edersiniz ki bir anda gelmemiştir. 2007 yılında AK Parti’ye cumhurbaşkanı seçtirmemek için, yasalar, meclis teamülleri ve hepsinden önemlisi adalet ve hakkaniyet ayaklar altına alınmıştır.
Ülkemizin daha önceki 10 cumhurbaşkanlığı seçiminde olmayan kurallar, 11’inci cumhurbaşkanlığı seçiminde önümüze çıkartılmıştır. Biz de hep yaptığımız gibi milletimizin hakemliğine başvurduk. Sadece hemen seçime giderken Meclis’teki mevcut tıkanıklığı aşmakla yetinmedik. Milletimizin özellikle oylamasına sunduğumuz anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanını doğrudan halkımızın seçmesini sağlayarak, bizi bugünlere kadar süreci de başlattı. Bu adımın bedelini partimizi kapatarak ödetmeye çalıştılar ama bu süreci de suhuletle aştık. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde de benzer tezgahlarla karşı karşıya kaldık. Gezi olaylarından, 17/25 emniyet, yargı darbe girişimine, yurt içinde ve dışındaki pek çok yol denenerek milletimizin iradesi ipotek altına alınmaya çalışıldı. Milletimiz bunlara karşı cevabını 10 Ağustos 2014 seçimlerinde şahsımı doğrudan milletin oyuyla göreve gelen ilk Cumhurbaşkanı yaparak verdi. Kendi senaryolarını milletin iradesinin üzerinde görenler 2015 seçimlerindeki o karanlık ittifaklardan çukur eylemlerine ve nihayet 15 Temmuz darbe girişimine kadar bütün yöntemleri devreye soktular. Çok şükür milletimizle birlik olup, rabbimizin yardımlarıyla bu oyunları bozduk.
‘Son umut olarak 24 Haziran seçimlerine sarıldılar’
15 Temmuz gibi bir ihanetin ardından MHP ile birlikte ülkemiz tarihinin en önemli yönetim değişikliğinin alt yapısını oluşturduk. Yaptığımız anayasa değişikliğinin 16 Nisan’da milletimiz tarafından kabul edilmesiyle ülkemizi köşeye sıkıştırmaya çalışanları bir kez daha hüsrana uğrattık. Son umut olarak 24 Haziran seçimlerine sarıldılar. Birbirlerini yolda görse selam vermeyecek olanlar her nasılsa karşımızda birleştiler. Öyle ki CHP, bölücü terör örgütünün güdümündeki partiyi barajın üstüne taşımak için kendisine oy verenlerin bir kısmını oraya yönlendirildi. Gerçi bunlar 1991’deki seçimde de benzer bir yola başvurmuşlardı. Bölücü örgütün güdümündeki siyasiler ilk defa Meclis’e ayak bastılar. Bugün de Meclis’te milletvekili olarak yerlerini alacaklar. Milletini seven her CHP’li vatandaşımızı, bu utanç için partisinin yönetiminden hesap sormaya davet ediyoruz.
CHP’ye HDP suçlaması
Şayet CHP bu hesaplaşmayı kendi içinde yapmazsa, bölücü örgütle ana muhalefet arasındaki bağ taktik olmaktan çıkıp, esas haline dönüşecektir. Bir şeyin aslı varken kopyasına gerek yoktur. Böyle bir durumda CHP’nin varlığının da anlamı kalmayacaktır. Türkiye’nin en eski partisini, batıdaki bir avuç marjinalin ve yurt dışındaki terör örgütü yöneticisinin oyuncağı haline getirenlerden hem bu millet ve tarih açık ve net hesabı soracaktır. Biz bu ikazı CHP’nin içişlerine karışmak için değil, milletimizin tüm fertleri gibi ana muhalefete oy veren kardeşlerimize karşı da sorumluluğumuzun gereği olarak yapıyoruz. sonuçta karar bu partinin kendi mensuplarına, seçmenlerine aittir.
Bu seçimlerle 27 Nisan 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminin çıkmaza girmesiyle başlayan, 21 Ekim 2007’deki halk oylamasıyla ilk işaret fişeği atılan, 2014 seçimleriyle geri dönülmez hale gelen, 16 nisan halk oylamasıyla adı konulan yeni yönetim sistemimizi hayata geçirmiş olduk. Türkiyemize bir kez daha hayırlı olsun diyorum. Milletlerin tarihinde bu tür milatlar çok önemlidir. Türkiye kendi tarihindeki ve dünyadaki pek çok örneğin aksine böylesi önemli bir makas değişikliğini demokratik yöntemlerle gerçekleştirmeyi başarmıştır. Pek çok ülkede bu tarz değişimler çok sancılı bir şekilde ve yüksek maliyetlerle yapılabilmiştir. Yıllarca ülkemizi demokrasiye beden ödemeden sahip olmakla itham edenlere, 15 Temmuz’da tarihi bir ders verdik. 16 Nisan ve 24 Haziran demokrasiyi sadece kanımız ve canımızla savunmadığımızı, sandıkta da işler halde tuttuğumuzu cümle aleme gösterdik.
‘Pazartesi bakanlıkları kuruyor, kabinemizi açıklıyoruz’
Pazartesi günü Cumhurbaşkanı olarak yemin edip inşallah yeni sisteme göre göreve başlıyoruz. Artık yürütme görevini Meclis tarafından yetkilendirilen Bakanlar Kurulu değil, doğrudan Cumhurbaşkanı ifa edecek. Anayasa değişikliğine uyum çerçevesinde, kanunlarda yer alan Başbakana ve Bakanlar Kuruluna yapılan tüm atıflar Cumhurbaşkanı olarak değiştirildi. Anayasa değişikliğine uygun şekilde Cumhurbaşkanının uhdesine verilen bakanlıkların ve kurumların kuruluş kanunları da ilga edildi. Pazartesi günü yemin töreninin hemen ardından yayınlayacağımız 1 numaralı kararname ile bakanlıkları kuruyor, aynı akşam kabinemizi de inşallah açıklıyoruz.
‘Bu sistemin oturması belli bir zaman alacaktır’
Bakanlıkların, kurum ve kuruluşların yapılarını milletimize daha iyi anlayışa uygun şekilde yeniliyoruz. Elbette bu sistemin oturması belli bir zaman alacaktır. Biz ilk etapta, bakanlar, bakan yardımcıları, kurum başkanları, genel müdürler düzeyine kadar bu kısmı üzerinde detaylı çalışarak bir noktaya getirdik. Benzer işleri yapan kurumları birleştirerek, işlevsiz kalmış kurumları tasfiye ederek devletin işleyişini hızlandırıyor ve etkin hale getiriyoruz. Bu yeniden yapılanma çalışması en aşağıya kadar devam edecektir. Uygulamadaki eksiklikleri, aksaklıkları, boşlukları tespit ettikçe sistemi geliştirecek, güçlendireceğiz.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkemizi tamamen hayata geçirene kadar bu reformaları sürdüreceğiz. Bunun için yeri gelecek yeni kanunlara veya kanun değişikliklerine, yeri gelecek anayasa değişikliklerine ihtiyaç duyacağız.
‘Cumhur İttifakı’nı Meclis’te devam ettireceğiz’
‘Bunu başarılı sayabilecek bir siyasi parti değiliz’
Seçim sonuçlarını değerlendirirken Cumhurbaşkanlığında aldığımız oy ile Milletvekili seçimlerinde elde ettiğimiz netice arasındaki farkını çok iyi analiz etmeliyiz. AK Parti’nin 2007, 2011, 2015 Kasım seçimlerinde, 2007, 2010 ve 2017 halkoylamalarında aldığı sonuçlar ortadadır. Buna karşılık 2015 haziranında ve son seçimlerde üzerinde uzun uzun durmamızı gerektirecek sonuçlarla karşılaştık. Biz seçimlerden birinci çıkmakla yetinebilecek, bunu başarılı sayabilecek bir siyasi parti değiliz.
‘Mutlaka Meclis’te de güçlü olmamız gerekiyor’
AK Parti Türkiye’ye kazandırdığı hizmetler ve daha önemlisi 2023 hedefleriyle çok daha büyük seçim başarılarına ihtiyacı olan bir partidir. Hedeflerimize ulaşabilmemiz için yürütme görevini üstlenmemiz elbette şarttır. Bunun yanında mutlaka Meclis’te de güçlü olmamız gerekiyor. Biz Türkiye’yi 16 yıldır kesintisiz reformlarla yönettik. Reformları devam ettirmek zorundayız. Reform kavramının bir tarafı zihniyeti değiştirmekse, diğer tarafı da anayasadan yasalara kadar mevzuatı düzenlemektir. Mevzuatı düzeltmeden zihniyet değişikliğinde istediğimiz mesafeyi kat edemeyiz. Dolayısıyla yeni dönemde Meclis’e çok önemli görevler düşüyor. AK Parti grubu, MHP’nin de desteğiyle komisyonların ve Genel Kurulun lokomotifi olmayı sürdürecektir.
‘Önümüzde mahalli seçimler var’
Önümüzde mahalli seçimler var. Nerede bir yanlış yaptık? Bunları değerlendirip düzeltmek ve Mart yerel seçimlerine de böylece girmek durumundayız. Ancak bu şekilde milletimizin karşısına mesajını aldığımızın ve gereğini yaptığımızın huzuruyla, güveniyle, cesaretiyle çıkabiliriz. Önümüzdeki ay büyük kongremizi yapıyoruz. Milletimize bu yöndeki ilk mesajımızı orada vereceğiz. Ardından her seviyede bunu devam ettireceğiz. Girdiğimiz tüm seçimlerin ardından hedefimize ister ulaşmış ister ulaşmamış olalım, milletimizle aramızdaki münasebetin muhasebesini yapmadan yolumuza devam etmedik. Hedeflerimize ulaşmışsak çıtayı daha yukarı çıkardık, ulaşamamışsak mümkünse tamir değilse yeniden inşa yoluna gittik. AK Parti’yi diğer partilerden farklı kılan ve 16 yıldır iktidarda tutan işte bu anlayıştır. Eğer 24 Haziran’ı doğru analiz edemezsek her şeyden önce kendi ilkelerimizle ters düşeriz. Bugüne kadar düşmedik, bugün de düşmeyeceğiz.
Seçim sonuçlarını bu anlayış içinde değerlendirmek yerine kişisel kariyeriyle irtibatlandırarak eğip büken herkes her şeyden önce milletimize yanlış yapar. Millete yanlış yapan hiç kimsenin de arkadaşlar AK Parti’de yeri olamaz. Çünkü partimiz milletin kendi partisidir. Hiçbir arkadaşımızın tek bir anını dahi boşa geçirme hakkı yoktur. Hiç kimse kendisini partisinin ve davasının önüne geçirmesi de mümkün değildir.AK Parti’nin Genel Merkezi’nden sandık müşahidine kadar tüm mensuplarının bu şuura sahip olduğundan şüphe duymuyorum. Yeni dönem çalışmalarını bu anlayışla sürdürecek ve Allah’ın izniyle kısa sürede bizi hedeflerimize ulaştıracak neticelere kavuşacağız.
Belediye başkanlarına mesaj: ‘Millet tevazu arıyor tevazu’
Aramızda belediye başkanlarımız da bulunuyor. Birkaç cümleyle üzerinde durmak istiyorum. İşte bu seçimlerden sonra bana gelen raporlara baktığımızda özellikle bazı eleştiriler var ki bu çok çok önemli. Vatandaş özellikle şunu arıyor, bu tabi ağırlıklı belediye başkanları, bunun yanında tabii ki milletvekilleri vesaire… Tevazu arıyor, tevazu. ‘Belediye Başkanı, benim dükkanıma gelip bir çayımı içmedikten sonra ben bu belediye başkanını ne yapayım’ diyor. Yani ‘seçimden seçime mi belediye başkanı, milletvekili beni ziyaret edecek’ diyor. Veya ‘kendi tanıdıkları, bildikleri ofislere uğrayıp çekip gidecekler’ diyor. Değerli arkadaşlar AK Parti’nin müktesebatında böyle bir şey olamaz. Bizi yücelten tevazumuz olmuştur. Eğer biz bu tevazuyu kaybettiysek işte bu açık net, puan kaybına da neden olmuştur. En güçlü olduğumuz yerlerde eğer ciddi bir puan kaybı olmuşsa bunu kendi nefsimize soracağız. ‘Biz hatayı nerede yaptık? Yanlışımız nerede?’ Çok iyi hizmetler yapmış olabilir, bu hizmetler gerektir. Ama yeterli değildir. Yeterli olan o gönüllere girmektir. Gönüllere girersek bu işi başarmış oluruz.
‘Kusura bakmayın bu millet şamar oğlanı değil’
Gönüllere girmiyor da vatandaşına eğer tepeden bakıyorsak, bir gurur abidesi olarak bakıyorsak onlara yeri geldiği zaman, hart hurt yapıyorsak…. Kusura bakmayın bu millet şamar oğlanı değil. Bir oy verir, iki oy verir ondan sonra da kenara koyar. Zaten demokrasinin güzelliği de burasıdır. Bu bizim için erken fırsat olmuştur. 24 Haziran’ın fotoğrafını bu noktada çok iyi çekmemiz lazım.
Mart 2019 yerel seçimleri uyarısı: ‘Gönül belediyeciliği seferberliği’
İnşallah Mart 2109 yerel seçimlerinde de gerek aday tespitlerinde gerekse de bu ahlaki kimliğe değer verip adaylarımızı buna göre seçmemiz lazım. Bunları daha sonra aramızda konuşacağız. Vaktimizde öyle çok da yok. Kongremizle birlikte yeni bir oluşum olacak. MKYK’mızdan tutun da MYK’mıza varıncaya kadar bir değişim dönüşüm az da olsa yapacağız. Ama sonra çok yoğun bir maraton başlıyor. Nedir o? Mart. Yerel seçimlerin startını vereceğiz. Bu startı verirken de kaşına gözüne değil. Hem iş bitirme potansiyeline hem halkla uyumuna bakarak adım atmak durumundayız. Yerel yönetim aynen bu seçimlere benzemez. Böylece yerel yönetimlerden 2019’da çok daha başarılı çıkalım. Ben teşkilatımın buna hazır olduğuna inanıyorum. Ve 2019 Mart’ına kadar bu belediyeciliğin adını ben doğrusu ‘gönül belediyeciliği seferberliği’ olarak koyuyorum. Aynı şey teşkilatlarımız için geçerli. ‘Ben iktidar partisinin il başkanıyım, ilçe başkanıyım’ yok. Efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geliyoruz.
‘Vasat kalan belediye başkanlarımız da bulunuyor’
Doğu ve güneydoğu bölgelerimizde kayyum belediye başkanları eliyle milyonlarca insanımızı gerçek belediyecilik hizmetleriyle tanıştırdık. Başarılarıyla bizleri gururlandıran belediye başkanlarımız var, bunun yanında vasat kalan belediye başkanlarımız da bulunuyor.
‘Bakanlarımız artık eskisi gibi olmayacak’
Bakanlarımız artık eskisi gibi olmayacak. Şimdi artık partili olmayan bakanlarımızla bir kabine oluşturuyoruz. Ve bu arkadaşlarımız bundan önce olduğu gibi de köşeye sıkıştırılmak suretiyle, şuraya şu olsun buraya bu olsun mantığıyla hareket etmeyecek. Kimse kalkıp da şunu diyemeyecek, kadrolaşmaydı şuydu buydu bunu diyemeyecek. En azından bakan, olaylara bakarken daha objektif bakma imkanı getirecek. Bu tür zanların altında da kalmayacak. Tabi bütün bunlarda aranan ne olacak? Ehliyet olacak, liyakat olacak.
Teşkilatlarımızın kadın ve gençlik kolları dahil olmak üzere, bu gönül seferberliğinde belediye başkanlarımızın yanında olması çok önemlidir. “Benim istemediğim olmadı, benim istediğim olmadı” mantığıyla bir davanın mensubu olmak mümkün değildir.
Burayı altını çizerek söylüyorum. Çünkü bazı yerlerde, yine gelen raporlarda maalesef yerel yönetimlerle adaylar arasında bu tür sıkıntılar da yaşandı. Ben onu istemiyordum, filancayı istiyordum. Onun için yan gelip yatanlar oldu, kusura bakmasınlar.
Eğer biz bir davanın mensubuysak size göre verilmemiş olabilir veya sizin istediğiniz olmayabilir. Ama bu zaman içerisinde bizim en çok üzerinde durmamız gereken konu insan meselesidir. Burada olmaz bir başka yerde olur. İlla parlamento mu olacak? İlla bakanlık mı olacak, illa belediye başkanlığı mı olacak? Öyle anlar gelir ki, bunlar bir çok kurullarda, ofislerde bu tür imkanlar da doğabilir.”